TREN

Ahilik Nedir?

Ahilik, kelime anlamı olarak Arapça “kardeşim” veya Türkçe “akı” (Divan’ül Lügat’it Türk’te) “cömert”, “eli açık” anlamında kullanılmaktadır.

Özet

Ahilik, sadece bir esnaf teşkilâtlanması değil, Türk Milleti'nin kültürel kodlarında var olan alplik- yiğitlik, teşkilâtçılık ve dayanışmacılık özellikleri ile İslâm/ fütüvvet ahlâkını yoğurarak, insanlığa sunduğu bir hayat nizamıdır. Aynı zamanda bir medeniyet hareketidir. Kurmuş olduğu eğitim sistemi ve yetiştirmiş olduğu insan tipi ile, tesis ettiği idari, iktisadi, sosyal, kültürel, askerî ve ticari sistemde ahlâkı kurumsallaştırarak insanlığa kapitalist ve sosyalist anlayışların ötesinde yeni bir yol-sistem sunmuştur. Ahiliğin kurucusu Ahi Evran-ı Veli'dir. Merkezi Kırşehir'dir. Ahiliğin özünde adalet, merhamet, ehliyet-liyakat, çalışmak, helâl kazanç, dayanışma, kul hakkına riayet, dürüstlük, kaliteli üretim, ilim, yardımlaşma ve Hakk'ın rızasını kazanmak için halka hizmet anlayışı vardır. Bu esaslar aynı zamanda Ahiliğin insanlığa sunduğu evrensel mesajlardır. Ahilik, Türk- İslâm medeniyetinin mayasını oluşturan insanlık idealidir. Biz Ahiliği, imanın amele dönüştüğü, Anadolu'nun vatanlaşmasını, Osmanlı'nın Cihan Devleti olmasını sağlayan dünyevî ve uhrevî bir sistemdir. Ahilik haz ve hız çağında kara ve kızıl emperyalizmin kıskacındaki insanlık için de bir ümittir.

***

Ahilik, terim olarak, XVIII. yüzyıldan sonra bir esnaf-sanatkâr birliği hâline dönüşmüş olsa bile, XIII. yüzyıldan itibaren Anadolu’da görülmeye başlayan, Anadolu’nun vatanlaşmasında ve Osmanlı Devleti’nin kurulmasında büyük rol oynayan dinî, sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasî boyutları olan bir sistem olarak tarif edilebilir. Denilebilir ki Ahilik, imanın amele dönüştüğü, Anadolu’nun vatanlaşmasını, Osmanlı’nın “cihan devleti” olmasını sağlayan dünyevi ve uhrevi bir sistemdir.

Ahiliğin başlangıçta bir esnaf teşkilatı olarak ortaya çıkmadığı, içlerinde kadıların, müderrislerin, devlet adamlarının, askeri görevlilerin de olduğu; ahilerin toplumun bütün kesimlerini kucakladığı bilinmektedir.

Ahiliğin Gayesi, Teşkilatlanması ve Kaynakları

Anadoludaki ilk Türkçe fütüvvetnamelerde Ahiliğin gayesi olarak, insanın dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamak ve “Âleme nizâm vermek” olarak belirtilmiştir. Ahiler, Selçuklu ve Osmanlı coğrafyasında bütün şehir ve kasabalarda yiğit, ahi ve şeyh sistemi içerisinde teşkilatlanmıştır. Bütünüyle Anadolu, Balkanlar, Kırım, Kazan ve kültür coğrafyamızın çok yerinde Ahiliğin teşkilatlandığı görülmektedir. Bu teşkilatlar, Kırşehir’de bulunan “Pirler piri” de denilen Ahi şeyhine bağlı idi.

Ahiliğin temel kaynağı fütüvvetnâmelerdir. Fütüvvetnâmeler dini-tasavvufi eserlerdir. Fütüvvetnâmelerin özünde Peygamber sünneti ve Kur’an-ı Kerim vardır. Ayrıca Selçuklu ve Osmanlı döneminde yazılan seyehatnameler, Ahi Seceranâmeleri, İcâzetnâmeler ve o dönemde yazılan tarih kitapları da temel kaynak olarak gösterilebilir.

Ahiliğin Oluşumuna Etki Eden Faktörler

Anadolu’da Ahiliğin oluşumuna etki eden unsurları şöyle sıralayabiliriz:

  • Siyasi Durum - Anadolu’nun Vatanlaşması Süreci: Malazgirt zaferinden sonra Anadolu’ya gelen atlı göçebe Türkmenler Anadolu’yu vatan yapmak istemişler, bunun için hem Bizansla, hem de Moğollarla mücadele etmişlerdir. Türklerin yeni yurt edindikleri topraklarda sürekli olarak kalabilmeleri, ancak daha güçlü bir medeniyet kurmaları ile mümkündü. Bizanslılara karşı kazanılan Miryakefolon (1176) zaferinden sonra İslâm medeniyetini hâkim kılmaya başladılar. Yeni medeniyet inşasında Ahiliğin etkili olduğu görülmektedir.
  • Sosyo-Ekonomik Sebepler (Yerleşik Hayata Geçiş): Anadolu’da hem Bizanslılara hem de Moğollara karşı teşkilatlanmak zorunda olan Türkmenler yerleşik hayata geçip medeniyetlerini kalıcı hale getirmek durumunda idiler. Asya’dan Anadolu’ya gelen çok sayıda esnaf ve sanatkâra kolayca iş bulmak, yerli Bizans sanatkârı ile rekabet edebilmek, tutunabilmek için yaptıkları malların kalitesini korumak, üretimi ihtiyaca göre ayarlamak, sanatkârlarda sanat ahlâkını yerleştirmek; Türk halkını ekonomik yönden bağımsız hâle getirmek; ihtiyaç sahibi olanlara her alanda yardım etmek; ülkeye yapılacak yabancı saldırılarda devletin silahlı kuvvetleri yanında savaşma, sanatta, dilde, edebiyatta, müzikte, gelenek ve göreneklerde milli heyecanı filizlendirip ayakta tutmak gerekiyordu.
  • Dini Etkenler/Fütüvvetnâmeler: Türkler İslâm dinini kabul ettikten sonra medeniyetlerinin özünü bu inanca göre şekillendirdiler. Daha önce Arabistan ve İran’da görülen fütüvvet teşkilatları ile de tanıştılar. Fütüvvetnameler, esas itibariyle dini-tasavvufi eserler olduğu için Ahilik teşkilatının esasını bu kurallar oluşturmuştur. Ahiliğin özünde “hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalış” Hadis-i Şerifi esas alınmıştır. Ahiliğin esaslarında Kur’an-ı Kerim’de sıkça söz edilen isar (kendileri ihtiyaç duysalar bile başkalarını tercih etmek), uhuvvet (kardeşlik), infak (Allah yolunda harcama) kavramlarının etkisi vardır.
  •  Ahi Evran ve Türklerin Kültürel Değerleri: Her milletin özünde bazı kültürel özellikler vardır. Türklerin de yaratılışlarında var olan alplik, yardımlaşma, dayanışma, cesaret, mertlik, teşkilatçılık ve misafirperverlik gibi kültürel özellikleri Ahiliğin bir medeniyet hareketi olarak Türkler arasında yaygınlaşmasında etkili olmuştur. Bu kültür özelliklerine sahip olan Ahi Evran, Ahiliği Selçuklu coğrafyasında hızla teşkilatlandırmıştır.

Ahilerin Fütüvvetnâmelerde Belirtilen Ortak Özellikleri

Fütüvvetnamelerde Ahiliğin 740 kuralından bahsedilmektedir. Ancak bunlardan 124 tanesinin özellikle uygulanması gerektiği belirtilmektedir. Bunlar sofra adabından su içmeye, konuşmaya, giyinmeye, yürümeye, alış veriş yapmaya, misafirliğe, oturmaya, büyükleri ziyaret etmeye, hasta ziyaretine, mezarlık ziyaretine, hamamda yıkanmaya, yatmaya, uyumaya ait kurallardır. Ahi eline, beline, diline sahip olacaktır. Kapısını, gönlünü, sofrasını açık tutacaktır. Fütüvvet iyi huylardır. Nefisle mücadele, Allah’ın emirlerini tutma, adeta kendisini halka vakfedip herkese iyilikte bulunma, bilhassa cömert olma, konuk sevme ve herkesin yardımına koşmadır.

Fütüvvet Peygamberlerden kalmadır. Onun için Peygamberin sünnetleri fütüvvetin de esasını oluşturmuştur.  Fütüvvetin şartları: vefa, doğruluk, emniyet, cömertlik, tevazu, insanlara nasihat, onları doğru yola sevk etmek, tövbe ve güçlü iken affetmektir.

Şarap içen, zinada bulunan, yalan söyleyen, koğuculuk eden, hile yapan, gıybette ve bühtanda bulunanlar, hainler Ahilik teşkilatına alınmazlar ve fütüvvetten düşerler.

Bir Sistem Olarak Ahilik

Ahilik özüne “Eşref –i Mahlûkat” olan insanı yerleştirerek, “Hakka hizmet, halka hizmet” anlayışıyla hem dünyevi, hem de uhrevi bir sistem oluşturmuştur. Ahiler, “dünyayı bir imtihan yeri” olarak kabul etmişler, bu sebeple hayatın bütün alanları ile ilgili ihtiyaca göre yeni sistemler oluşturmuşlardır.

  • Ahilik ve Eğitim: Ahiler kendilerine has bir eğitim sistemi oluşturmuşlardır. Akşamları tekke ve zaviyelerde fütüvvet esaslarını teorik olarak öğretmişlerdir. “Kim ki iyi insan iyi Müslümandır; kim ki iyi Müslüman iyi insandır” düsturu gereğince insan yetiştiriyorlardı. Ayrıca gündüzleri iş başında yamak, çırak, kalfa, usta sistemi içerisinde uygulamalı olarak eğitim veriyorlardı. Bu eğitim anlayışının özünde İslâmi kuralları hayat tarzı haline getiriyorlardı. Tekke ve zaviyelerde okuma yazma, görgü kuralları, okçuluk, binicilik, kılıç eğitimi, tarım işleri gibi alanlarda eğitim de verilmekteydi. Ahiler, sadece erkekleri değil, kadınları da eğitmişlerdir. Ahi Evran’ın hanımı Fatma Bacı’nın kurduğu “Bacıyan-ı Rum” (Anadolu Kadınlar Teşkilatı) ile kadınları da eğitmişler, onları aşına, işine, eşine bağlı yetiştirmişlerdir. Onları meslek sahibi yaparak üretici konuma getirmişlerdir. Denilebilir ki Bacıyan-ı Rum dünyada ilk kadın sivil toplum örgütlenmesidir.
  • Ahilik ve İktisadi Sistem: Ahilik Selçuklu ve Osmanlı iktisadi sisteminin özünü oluşturmuştur. Bu iktisadi anlayışın temelinde çalışmak, üretmek, kalite, emeğe saygı, dayanışma, helâl kazanç, helâl lokma, yardımlaşma, israftan kaçınma gibi İslâmi kurallar vardır. Ahiler bu alanda da inançlarını hayata geçirmişlerdir. Ahiler ihtiyaçlarından fazlasını ihtiyacı olana dağıtmışlardır. Onlar kârda değil, hayırda yarışmışlardır.
  • Ahilik ve Sosyal Güvenlik: Ahiler toplumda denge unsuru olmuşlardır. Kurdukları vakıflarla hayatı ilgilendiren bütün alanlarda faaliyette bulunmuşlardır. Fakirleri, garipleri, kimsesizleri, savaşa gidenlerin ailelerini, işinde zarar edenleri, misafirleri, yolcuları korumuşlar, onlara yardım etmişlerdir. Kısacası Ahiler kimsesizlerin kimsesi olmuşlardır.

Ahiliğin Etkileri

Ahilik teşkilatı medeniyetimizi şu alanlarda etkilemiştir:

  • Ehliyet ve liyakat esas alınarak Milletimizin teşkilatçılık kabiliyeti uygulama alanına konulmuştur. Kendi içerisinde ehil olanların seçildiği bir sistem, yeni bir yönetim modeli uygulanmıştır.
  • Ahilik sistemi, insanları ötekileştirmeden bir dayanışma ve kardeşlik modeli ortaya koymuştur.
  • Ahilik Anadolu’ya gelen göçebe Türkmenleri işbaşında eğiterek insanların kaliteli ve üretici olmasını sağlamıştır.
  • Ahiler kendilerine has bir eğitim modeli geliştirmişler; Ahi zaviyelerinde dini – tasavvufi eğitim vererek onların iyi bir Müslüman olmalarını sağlamışlardır. Ayrıca işbaşında eğitimle kaliteli üretimi sağlarken, gerektiğinde askeri eğitim de vermişlerdir.
  • Ahiler, dünyada ilk defa kadın teşkilatı (Bâcıyan-ı Rum) kurarak, kadınları ahlâki ve mesleki alanda eğitmişlerdir.
  • Ahiler, Anadolu’nun Türk ve Müslüman yurdu olmasında çok etkili olmuşlardır. Göçebe Türkmenlerin yerleşik hayata geçmelerinde, şehir hayatına intibaklarında öncü olmuşlardır.
  • Ahiler, oluşturduğu ekonomik sistem ile helal kazancı, alın terini, dayanışmayı, kul hakkını, ahlâkı, kanaatkârlığı, çalışmayı – üretmeyi ve böylelikle Allah’ın rızasını kazanarak ahiret yurdunu kazanmayı esas almışlardır.
  • Ahilik adabı yüzyıllar boyunca Anadolu Türk halkının milli karakterini belirlemiştir. Bugün Anadolu’daki misafirperverlik, komşuluk ilişkileri, birçok görgü kuralı, doğruluk, dürüstlük, yardımlaşma gibi değerlerimiz Ahiliğin günümüzdeki yansımalarıdır.
  • Ahiler oluşturdukları sosyal güvenlik sistemi ile âdeta “kimsesizlerin kimsesi” olmuşlardır.
  • Ahiler Anadolu’nun vatanlaşmasında, İslâmlaşmasında ve Türkleşmesinde kurdukları vakıflarla, yapmış oldukları şifahane, hamam, çeşme, han, medrese ve hayır kurumları ile etkili olmuşlardır.
  • Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde Kırşehir’den uç bölgesine giden Şeyh Edebali bir Ahi şeyhi idi. Osmanlı’nın manevi mimarı olan Şeyh Edebali ve diğer Ahiler sayesinde Ahilik Osmanlı’nın kuruluşunda ve bir ‘cihan devleti’ olmasında temel dinamik olmuştur.
  • Ahiler, Anadolu’da birliğin, beraberliğin, kardeşliğin mayasını oluşturmuştur.

Bu esaslar bağlamında yeniden medeniyet tasavvurumuzun oluşmasında Ahilik önemli katkılar sunacaktır. Bu manada Ahiliğin eğitim, sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel, dini ve ahlaki alanlarda 21. yüzyılda medeniyetimizin ana unsurlarından olacağı şüphesizdir.

İlgili Videolar