TREN

Veritabanı

Yeni İpek Yolu Dergisi

Admin 22:0012 Kasım 2021

Ahilik, Ahilik Teşkilatı ve Konya’daki İzleri

Konya Ticaret Odası olarak şehrimizin ekonomik, sosyal yaşamını, tarihi ve kültürel değerlerini ele alan ve yılda bir kez yayınladığımız Yeni İpek Yolu Özel Sayı XIV “AHİLİK, AHİLİK TEŞKİLATI VE KONYADAKİ İZLERİ” adlı yayınımızı sizlerle paylaşmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. XIII. yüzyılda Anadolu'da, Balkanlar'da, Kırım'da Türkler tarafından kurulan esnaf, sanatkâr ve üretici birlikleri ile bu birliklerin uyguladıkları ahlâkî, siyasî, iktisadî, felsefî duygu ve prensipler anlamına gelen ahilik, yüzyıllara damgasını vurmuştur. Ahi kelimesinin kaynağının Türkçe olduğu; "Akı" kelimesinden Anadolu'daki söyleniş tarzı ile ahiye dönüştüğü, yine Divanü Lûgati't Türk'te Ahi kelimesinin yiğit, eli açık, cömert anlamına gelen akı kelimesinden türediği ifade edilmektedir. Ahilik teşkilâtı kurulduğu zamanlardan itibaren Anadolu'da birliği, refahı, toplum düzenini sağlayan ve halkın maddî, manevî tüm ihtiyaçlarına cevap verecek tarzda bir teşkilatlanmayla birlik ve dirliğe büyük katkılar sağlamıştır. Odaların, borsaların, meslek birliklerinin temelini oluşturan Ahilik teşkilatı tarihimizde görülen örnek kuruluşlardandır. Eşsiz bir hazineye sahip olan Türk tarihinde insanlar arasında yardımlaşma ve dayanışma bir kurum olarak Ahilik kültüründe görülmektedir. Anadolu'nun Türk yurdu olmasında büyük emeği geçen Ahi Evran tarafından 13. yüzyılda kurulan Ahilik Teşkilatı toplumsal yaşamın en önemli unsuru olan kardeşlik duygusunu esas almaktadır. Ahilik kültürünü tarihimizin derinliklerine hapsedilmemesi gerekir. Yüzyıllar önce bu topraklarda kendi öz kültürümüzle kurulan ve eksiksiz uygulanan Ahilik sistemini anlamak, anlatmak ve hep beraber yaşamak; başta biz meslek teşkilatı temsilcileri olmak üzere tüm esnaf, sanatkâr ve işadamlarımızın ortak amacı olmalıdır. Sekiz yüzyıl önce Anadolu’da uygulanan bu sistemi günümüz şartlarına göre yeniden yapılandırarak, ekonomimizin hizmetine sokmak, toplumumuzun gelişmesine önemli katkı sağlayacağı kanaatindeyiz. Ahilik değerleri yeniden toplumumuza hizmet eder hale gelmelidir. Medeniyetimizin dünyaya armağan ettiği bu sistem, yeniden toplumumuzun hayat felsefesine katkı sağlamalıdır. Türk kültürünün ürettiği; sosyal, ekonomik ve kültürel değerlerin bütünü olan Ahilik sisteminin değerleri, günümüz koşullarına uyarlanmalıdır. Ahilik sisteminin sağladığı verimlilikten, uyguladığı kalite kontrol sisteminden, yetiştirdiği kalifiye iş gücünden ve üretim sistemine getirdiği ahlaki değerlerden Türk ekonomisi yararlanmalıdır. Yaşadığımız bu dönemde her zamankinden daha çok ihtiyacımız olan birliği ve dayanışmayı yüzyıllar önce atalarımız nasıl hayat felsefesi haline getirmişse ise bizler de her zaman birlik ve beraberlik içerisinde, yardımlaşma ve dayanışma duygularını ön planda tutan bir toplum olmayı başarmalıyız. İnsanlar arasındaki ticari ve toplumsal ilişkilerde; dürüstlük, güvenirlilik, iş ve meslek ahlâkına saygı, hak ve hukuka riayet etme, saygılı, şefkatli, cömert ve güler yüzlü olma ilkelerini esas alan Ahilik sistemini uygulamayı bugün de tam anlamı ile başarabilirsek günümüz şartlarında yaşadığımız birçok sorun kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Ahiliğin Konya’daki izleri de yüzyıllar boyu devam etmiştir. Ahilik ve ahilik teşkilatına ilişkin günümüze ulaşan pek çok bilgi ve belge olduğu kanaatindeyiz. Bu nedenle ciddi ve kapsamlı çalışmaların yer aldığı özel sayılarımızdan sonuncusunu da Ahiliğe ayırmak istedik. Ahilik ve Ahilik Teşkilatına ilişkin bilgi belge ve kaynakların toplanması uzun zaman aldı. Özellikle Konya’daki izlerine ilişkin kaynaklara ulaşmak kolay olmadı. Ancak değerli editörümüzün ve akademisyenlerimizin de çabaları ile özellikle Ahilik ve Ahilik Teşkilatının Konya’daki izlerine ilişkin çalışmalar elimize ulaştı. Umut ediyorum ki bu çalışmalar önemli bir kaynak olarak gelecek nesillerimize ulaştırılacaktır.

Özel sayılarımızın Konya’mızın hatta ülkemizin alanında tek kaynak olma noktasında önemli bir yere geldiğini görmek bizlere büyük mutluluk veriyor. Bugüne kadar yayımlanan özel sayılarımız alanında hemen hemen tek kaynak olma özelliği taşıyor. İlimizin ülkemizin kültürel ve ekonomik tarihine ışık tutuyor, bilim çevrelerine ve araştırmacılara kaynak oluyor. Umut ediyorum ki bu misyonunu sizlerin de ilgi ve desteği ile gelecek yıllarda da sürdürecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle Ahilik ve Ahilik Teşkilatı ile Konya’daki izlerine ilişkin önemli bilgi ve belgelere sahip olan, bunları bizlerle paylaşan ve özel sayımızın editörlüğünü yapan Sayın Prof. Dr. H. Ahmet Özdemir’e özverili çalışmalarından dolayı içtenlikle teşekkür ediyorum. Ayrıca XIV. özel sayımıza makale vererek çalışmalarını bizlerle paylaşan değerli akademisyenlerimize, yazarlarımıza çok teşekkür ediyorum. Yayınımızın Ahilik konusuna ilgi duyan okuyucularımıza bu alanda çalışan akademisyen ve yazarlarımıza fayda sağlamasını temenni ediyor, emeği geçenleri tebrik ediyorum.

Selçuk ÖZTÜRK

Konya Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı

 

Konya Ticaret Odası (KTO) Başkanı Sayın Selçuk ÖZTÜRK’ten gelen bir telefonla başlayan görüşmelerin ardından yıllar sonra kendimi yeniden editörlükte buldum. Bu durum, eski anıları tazeleme anlamına geldiği kadar aynı zamanda yeniden o heyecanı yaşamak demekti. Yayıncılığın hemen hemen bütün aşamalarında çalışmış biri için bu tür faaliyetlerden uzak durmak gerçekten zor oluyor. Eline –yoksa diline miydi?- matbaa mürekkebi bulaşan iflah olmaz diyenleri zaman hep haklı çıkarıyor. Ahilik, yıllardır üzerinde çalışılan fakat hâlâ bir çok problemi çözümsüz duran önemli bir kurum olarak resmen değilse de değerleriyle varlığını sürdürüyor. KTO’nın yayın organı olarak çıkan Yeni İpek Yolu Dergisi’nin XIV. Özel Sayısı’nda “Ahilik, Ahilik Teşkilatı ve Konya’daki İzleri” başlığı altında çeşitli meseleler ele alınmaya çalışıldı. Bu çerçevede Türkiye Selçuklu Devleti’nin kuşkusuz en parlak dönemi olan I. Alâeddin Keykubad zamanındaki gelişmelere özellikle değinildi. Bu büyük sultanın (Uluğ Sultan), fütüvvetle ve Ahilikle ilgisi araştırmacılar tarafından ne yazık ki yeterince çalışılmamış görünüyor. Fakat sadece onun dönemini incelemek de tablonun bütününü aydınlatmayabilir. Onun için I. İzzeddin Keykavus’tan itibaren fütüvvet-ahilik, hilafet-saltanat ilişkilerine teorik ve pratik açıdan yoğunlaşmak gerekiyor. Alâeddin Keykubad zamanında manevi otoritesini hilafetin desteğini de arkasına alarak iyice pekiştiren ve fütüvvetin Şeyhu’ş-şuyuhu mevkiine yükselen Şihâbeddîn-i Sühreverdî ile Selçuklu devlet adamlarının ve kanaat önderlerinin ilişkilerini özellikle gözden kaçırmamak icab ediyor. Konunun önemini kavramak için Sühreverdî’nin, Mevlana’nın babası Bahâeddîn-i Veled başta olmak üzere bağlantı kurduğu isimleri sıralamak bile yeterli olabilir: Mecdeddin-i İshak, Celâleddîn-i Karatay, Burhaneddîn-i Muhakkık-ı Tirmizî, Muhyiddîn İbnü’l-Arabî, İbnü’l-Fârız, Necmeddîn-i Dâye… Hem Türk Tarihini hem İslam Medeniyetini derinden etkileyen travmatik ve dramatik olayların yaşandığı bir çağda, Moğol istilâ selinin önünden kaçarak güvenli bir liman olarak gördükleri Anadolu’ya sığınanlar ve bu eşsiz toprak parçasını bir Türk yurduna çevirenler arasında hiç şüphesiz Ahi cemaatleri ön sırada yer almaktaydı. Yeni İpek Yolu’nun bu özel sayısında konu, genel cephesiyle, Abbasi Halifeliğine yeniden güç kazandırmak ve iktidarını pekiştirmek isteyen Nasır Lidinillah’in fütüvveti yeniden teşkilatlandırmasından ve İslam dünyasının hükümdarlarıyla bu bağlamda ilişkilerini tazelemesinden başlatıldı. Ondan sonra bugüne dek henüz yapılmamış bir “literatür” çalışması denendi. Bunun bir deneme veya daha doğru ifadesiyle bir tür “girizgah” olduğu unutulmamalıdır. (Bu sahada halen bir Yüksek Lisans tez çalışılmasının yürütülmekte olduğu haberi muhtemelen ilgili çevreleri heyecanlandıracaktır.) Sonra Ahilerin kentlerin savunmasındaki rolleri üzerinde duruldu. İlerleyen dönemdeki esnaf ve ticaret odası faaliyetleri değerlendirildi. Ahi şecere ve zaviyeleri ele alındı. Ahiliğin işleyişine dair canlı tasvirlerle değerli kayıtlar düşmüş olan İbn Battûta’nın Anadolu ziyaretine, Ahi zaviye ve tekkelerinin birer eğitim kurumu işlevi görmesine, bu kurumların mimari özelliklerine, meslek eğitimine yönelik katkılarına, “Debbağların Piri” olarak anılan Ahi Evran-ı Veli’ye, bu teşkilat sayesinde dünyanın yeniden nasıl yorumlanabileceğine… dair daha bir çok ayrıntıya temas edildi. Ahi Evran’ın Debbağhanesi’nin günümüz Konya’sındaki mahalli fotoğraflandı ve resimler bu nüshaya konuldu. Özel sayının hazırlanmasındaki katkılarından dolayı başta KTO’nın değerli başkanı Selçuk ÖZTÜRK olmak üzere, Sayın Özhan SAY, Mustafa AKGÖL ve onun şahsında KTO Basın ve Halkla İlişkiler Servisi’nin kıymetli personeline, yazılarını lûtfeden akademisyenlerimize ve yazarlarımıza, makaleleri büyük bir titizlikle gözden geçiren hakem kurulumuza, görsel zenginliğe kavuşması için desteğini esirgemeyen MRK Ajans çalışanlarına, yayında emeği geçen ve isimleri sehven zikredilmeyen herkese teşekkür ederim.

Prof. Dr. H. Ahmet ÖZDEMİR

11.12.2013 / Meram-KONYA

İlgili Dosyalar